Denizli’nin Çivril ilçesinden 1 Temmuz Cumartesi günü ailesiyle birlikte geldiği Salda Gölü’ne giren İlayda Kılıç (13), boğuldu. İlayda’nın cansız vücudunu, dalgıçlar 10 metre derinlikte balçıkta bulabildi.
İlayda Kılıç’ın vefatıyla Salda Gölü’ne girmenin ne kadar inançlı olduğu sorusu gündeme geldi.
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Lideri Yüksek Jeoloji Mühendisi Servet Cevni, gölde oluşan ani çökeller ve sığ bataklıkların suya girenlerin can güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu söyledi.
Cevni, “Salda Gölü’ne girmek sakıncalıdır. Hem insan canı hem de ekolojik sisteme verilen ziyan açısından sakıncalı. Bu bahisle ilgili açılan davalar da var. Mümkün olduğunca muhafaza emelli, haydi doğayı düşünmüyorsak kendi can güvenliğimiz gayeli göle girilmesi çok tehlikelidir. Hemen yasaklanması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.
“HER YIL BİR, İKİ KİŞİYİ KAYBEDİYORUZ”
Cevni, bölgenin faylanma ve tektonik açıdan hayli hareketli olduğuna işaret etti.
“Salda Gölü de tektonik oluşumlu bir göl. Bu tektonik oluşumların jeolojik açıdan getirdiği farklı yan tesirleri diyebiliriz. Aslında doğal süreç lakin insan göle girdiğinde çok farklı bir süreç oluşuyor. Tektonik kırılmalardan ötürü gölde ani düzey alçalmaları kelam konusu.” diye konuşan Cevni, şöyle devam etti:
“Göle girdik, 1-2 metre düzeyinde olduğunu sanırken bir anda 10 metrelik derinliğe maruz kalabiliyoruz. Salda tatlı su kaynağı. Denizin kaldırma kuvvetine alışkın olan insanlarımız, yüzmeyi az bilen insanlarımız hatta çok uygun yüzme bilse bile bu duruma ansızın yakalanan insanlarımız maalesef boğuluyor. Her yıl neredeyse bir- iki kişiyi gölde kaybediyoruz. Bilhassa küçük çocuklar için epeyce tehlikeli.”
“İNSANIN BOĞAZINA KADAR SAPLANABİLDİĞİ ORTAMLAR OLUŞTURUYOR”
Salda Gölü’nün Türkiye ve dünya ortalamasında 184 metre ile hayli derin bir göl olduğunu anlatan Cevni, “Çevre etkin fay çizgileri ile bilinen bir etraf. Bu tektonik ve karstik oluşumlar Salda Gölü’nün oluşumunda, Salda’nın 2 milyon yıl evvel su biriktirmeye başlamasında epeyce etken. Salda Gölü çöküntü havzasında bulunduğu için mevsimlik tatlı suların, safa yakın doğal suyun birikmesi ile oluşan, durağan, dışarıdan çok faal beslemesi, akarı olmayan bir yer. Bu durağanlık da aslında biraz sakıncalı.” dedi.
Bataklık oluşumuna sebebiyet veren kil ünitelerinin kıyılarda ya da eğimin alçak olduğu ortamlarda çökelmesine sebebiyet verdiğini vurgulayan Cevni, “Bu killer de ‘balçık’ dediğimiz sakız kıvamında, ayağınız battığı vakit dizinize kadar battığınızda saplanıp kaldığınız, o çamurdan çıkamadığınız, yer yer gözümüzle de şahit olduğumuz insanın boğazına kadar saplanabildiği ortamlar oluşturuyor. Sığ kısımlarda bataklık tehlikesi varken, şevli kısımlarda ise apansız suyun yükselmesi tehlikesi var. Salda aslında her istikametten büyük tehlike oluşturuyor.” sözlerini kullandı.
“BÜYÜK İHTİMALLE VEFATLA SONUÇLANIYOR”
Yüzmeyi az bilen, âlâ bildiği halde hazırlıksız yakalananların bataklığa saplandığında yüzme yetisini kaybettiğini belirten Cevni, “Bizi altta o balçık yakalıyor. Yanımızda bizi tutup çıkarabilecek birisi yoksa büyük ihtimalle mevtle sonuçlanıyor. Bunu önlemek için girmenin büsbütün yasaklanması lazım ya da inançlı bölgelerin tespit edilip, güvenlik kordonlarının oluşturulması, kulelerin, cankurtaranların konulması gerekir. Bu da önemli bir çalışma gerekiyor. Bakanlık, ilgili belediye, ilgili kurumlar tarafından inançlı alanların tespiti, o alanların tahkimata alınması, tahkimata alınsa bile bahtına bırakılmaması, cankurtaran kulelerinin dikilerek o göle giren insan olduğu surece denetim altında tutulması gerekiyor.” dedi.